4 Ocak 2012 Çarşamba

Yalnız adamları hep sevmişimdir. Çünkü yalnızdırlar. Hayır,çıkar sevmesi değil bu,benim olma ihtimalleri değil sevme nedenim. Severim çünkü onlar kendilerini çok sever,zekidirler. Zeki insanlar yalnızdır çünkü biliyorsunuz,bir yerden sonra insanlara tahammül etmeleri çok zorlaşır. Hele de kızlara. Kızlar zekidir aslında ama bir yerde erkeklerin zekalarıyla ilgilenmediğini öğrendiler. Bu biraz kötü oldu. Yani bazı kızlar işte anlayın,hepsi değil.
Ben ne zaman yalnız bir adam görsem anlarım,yani gerçek yalnız adamları,hani otobüse binip yalnızlığına son verecek insanlarla buluşmaya gidecek olanları demiyorum, otobüse binip sadece gitmek istediği yere gidip orada da kalabalık içinde de olsa yalnız olmaya devam edecekleri diyorum. Anlarım çünkü hepsinin suratında aynı tanıdık bıkkınlık vardır, önceden tahmin edilebilir davranışları olan monoton insanlara bakarken göz kapakları yarıya iner. Suratlarında umurumda bile değildövmesi vardır resmen. Biraz küstahtırlar ama tanısak severiz aslında.
Belki de sadece aşık olması gerekiyordur sevmemiz için,bazı kötü insanların daha doğrusu kötü olduğunu düşündüğümüz insanların iyi olduklarını görebilmemiz için aşık olmaları gerekir. Çünkü aşk kötülüğe tahammül edemez.
Aradığımız kişiyi anlatan romanları okuyor,filmleri izliyor,müzikleri dinliyor,sonra da aramaya devam ediyoruz.
Dünya o kadar büyük ve kalabalık ki,insan önünden biri geçerken ötekini görmeye başlamış oluyor bile. Yaşadığımız şehir,çevremizdeki insanlar "elimizde bunlar var" diyerek bizi bir sürü insanla tanıştırıyorlar. Her tanıştığımız insanda aradıklarımızın bir kısmını buluyoruz,bazen çok çok az bir kısmını ama çoğunluğuna sahip olan insanı seçiyoruz arasından. Eve götürüyoruz,bir süre seviyoruz,oynuyoruz sonra sıkılıyoruz. Çünkü hepsine sahip değil ve belki de hepsine sahip biri yok. Ve belki de var ama biz hiç bir zaman ürünlerin hepsine göz atamıyoruz,yani "o" her neredeyse belki de bize o kadar uzak ki,bizim için hiç olmayacak. 
Dünya çok büyük ama henüz büyümemiş,hala çocuk gibi dönüp duruyor. Herkes ona,"otur,biraz soluklan" diye sesleniyor ama o kimseyi dinlemiyor. Yaramaz bir çocuk gibi,hayır daha çok şımarık bir çocuk gibi hep kendi istedikleri olsun istiyor. Bazen o kadar hızlı dönüyor ki,bir araya gelmeye çok yaklaşmış olan insanları ayrı ayrı yerlere savuruyor. Muhtemelen kendi mutlu değil ki bizi de mutlu olmaya layık görmüyor.